0535 246 23 62

Ünlü Neyzenler

Neyzen Sultan III Selim

(1761-1808) Osmanlı İmparatorluğu tahtının otuzuncu padişahı Sultan III. Selim, Sultan III.Mustafa'nın oğludur; 24 Ocak 1761 tarihinde Topkapı Sarayı'nda dünyaya geldi.Annesi Mihrişah Sultan şair Münib'in

Mihrişah Kadın o Hûrşid-ü Kamer kevkebe kim

Pertev-i şânı kadar gamkede-i âlem-i şen

Mehdi-i ulyâmi edüb refêti temdit-i sürûr

Kimsenin tıfl-ı derd ile olmaz şiven

diye tarif ve tavsif ettiği hassas, müşfik bir kadındı. İşteSelim, bu hassas ve müşfik annenin sinesinde büyüdü ve ondan tevarüs ettiği butemiz ve saf duyguları sanatkârane bir edâ ve âhenk içinde terennüm edebilmeninsırlarına erdi.

 

Padişah babası onun öğrenimine özel ilgi göstermiş ilim, edebiyat ve sanattabilgi sahibi olması için her türlü imkânı sağlamıştı. Yalnız hocalarınınçabasını yeterli görmemiş, şehzâdenin devlet işlerine yabancı kalmaması içinyönetimin içinde ve bütün inceliklerini öğrenerek yetişmesini istemişti.

 

XVIII. yüzyılın son yarısında, yukarıda çizilen panoramanın tam tersine,Osmanlı İmparatorluğu dış ilişkilerinde büyük gailelerle karşı karşıyaydı.

ŞehzâdeSelim, gençlik yıllarını bu gerçekleri, pek çok tarihi olayı görerek vetanıyarak yaşadı. Avrupa-Osmanlı İmparatorluğu ilişkilerinde büyük bir yakınlaşmaolmuş, her iki dünya birbirini daha yakından tanımaya başlamıştı. Batı'nınhızla ilerleyerek güçlendiğini, Osmanlı İmparatorluğu'nun ise günden günegerilediğini görüyor, kafasında bir yenileşme gerçeği filizleniyordu. Edebiyatve mûsikî ile uğraşmaya bu yıllarda başlamıştı.

Babasının ölümü üzerine amcası Sultan I. mahmud padişah oldu;yeğenininyaşantısına karışmadı ve Osmanlı saray geleneklerinin tersine onuhareketlerinde serbest bıraktı. Amcasının saltanat yıllarında da devletişlerinden uzak kalmayan Şehzâde Selim, olup bitenleri yakından izlemiş ve bazıAvrupa devletleri ile gizli haberleşmeler bile yapmıştı. Bu durum padişahınhoşuna gitmemiş, 1775 yılından itibaren gözetim altında yaşamıştı. NihayetSultan Selim, amcasının ölümü üzerine 1789 yılında Osmanlı tahtına oturdu.Büyük sorumluluklarla karşı karşıya olduğunun bilinci içinde bir yandan dışsorunları çözüme bağlamak, bir yandan da içişlerine eğilmek, bir fesat yuvasıdurumuna gelen Yeniçeri Ocağı'ndan yararlanamayacağını bildiğinden, yeni birordu kurma gereğini duyuyordu.

Avrupa'da sosyal hayatta büyük değişiklikler olmuş, Fransız İhtilâli onunpadişahlığı zamanında patlamıştı. Bütün Avrupa ülkeleri ve Rusya gözünü Osmanlıtopraklarına dikmişti. Bu noktadan hareket ederek önce (Nizam-ı Cedîd) adınıverdiği orduyu kurdu. Selimiye kışlasını yaptırarak gerçek askerliğigeliştirmek istedi. Bu teşebbüs Sipahi ve Yeniçeri ocaklarını tedirgin etmiş vepadişaha dişler bilenmeye başlanmıştı. Devletin üst düzey yöneticileri,yeniçerilerle işbirliği içinde olduğundan rüşvet almış, yürümüş, bu  niyetonların da rahatını kaçırmıştı.

I. Napolyon, imparatorluğunu ilân etmiş, o zamanlar bir Osmanlı vilâyeti olanMısır'a göz dikerek kısa süre sonra işgal etmişti. Felâketler birbirini izliyordu.Sarayda mahpus bulunan IV. Mustafa bir akıl hastası olduğu halde, taraftarlarıtahtı ele geçirmek için her türlü yola başvuruyordu. Sultan III.  Selim'inçevresinde bir felâket ağı örülüyor, çenber gittikçe daralıyordu. Oysa birazolsun yönetimi düzene koymuş, bayındırlık işlerine eğilmiş, bir milletinhayatında kültürün önemine inanmış bir insan olarak okumayı teşvik amacı ilematbaalar açtırmış, kitaplar bastırtmış, Yalova'da bir kâğıt fabrikası bilekurdurtmuştu. Türkçe'ye önem vermiş, yazılarında ve Hatt-ı Humayûn'larındakolay anlaşılabilir bir dil kullanmış, Vak'anüvislere(Resmi tarihçilere)sâdebir dil kullanmalarını ve yalandan uzak yazmalarını emretmişti.

Günün birinde Kabakçı Mustafa adındaki bir sergerde yangını ateşledi. AlemdarMustafa Paşa İhtilâli bastırmak üzere Ruscuk'tan İstanbul'a geldi. Padişahı hiçtanımayan, fakat ona gönülden bağlı olan bu mert askerin hatâları, bu yumuşakhuylu ve sanatkâr ruhlu padişahın gereksiz merhameti sonucu zamanında önlemalınmadı. III. Selim'in hayatı imparatorluk tarihinin en kanlı, tüylerürpertici bir fâciası ile sona erdi. (29 Temmuz 1808). III. Selim cânilerinsaldırışlarına, sarayın loş ve karanlık bir odasında, feryad ve tazallümleriniiçine sığdırmaya çalıştığı Ney'leriyle mukabele etmişti. !

Öldüğüzaman hırkasının cebinde Nevres-i Kadîm'in:

Kendi elimle yâre açıp verdiğim kalem

Fetva-yı hûn-i nâhakımı yazdı iptidâ

beyitininyazılı olduğu bir kâğıt çıkmıştı.

Edebikişiliği:

Yirmiyıl süren hükümdarlığı esnasında yenileşme yolundaki teşebbüs ve gayretlerindenbaşka, mûsikî ve şiire karşı göstermiş olduğu derin ve hararetli ilgidendolayı, edebiyat mûsikî tarihimizde kendisine mümtaz bir yer ayırmamız gerekir.

İçindeki saltanat hırs ve arzusunun siyah dumanlı alevi yerine, aşk veheyecanının rengârenk kıvılcımları parlayan bu sanatkâr yaratılışlı, sanatkârdoğuşlu insan , bir manzûmesinde bakınız eskimiş, çürümüş, nankörlüğünü venihayet Cihan'ın da , saltanatın da gelip geçici şeyler olduğunu mütevazi, rindbir edâ ile ne güzel anlatıyor:

Bağ-ı âlem ıcre zâhirde safâdır saltanat

Dikkat etsen mânevi kavgaya cardır saltanat

Bu zamanın devletiyle kimse mağrur olmasın

Kâm alırsa adl ile ol dem becâdır saltanat

Kesbeder mi vuslatın bin yılda bir âşık ânın

Meyleder kim görse ammâ bîvefadır saltanat

Kıl tefekkür ey gönül çarhın hele devranını

Ki safâ ise velev ekser cefâdır saltanat

Bu Cihan'ın devletine eyleme hırs-ü tamâ

Pek sakın İlhamî zira bîbekadır saltanat

Fakat ne yapsın ki Allah bu tahtı, bu saltanatı mülkün birperişan zamanında ona nasib eylemiştir.

Onunasıl hassas ve sanatkâr hüviyetini her türlü dünyevî, maddî emel veendişelerden uzak, sanatı ile başbaşa kaldığı zamanların ilhamından yükselenferyadlarında, tazallümlerinde bulmak mümkündür. Fuzulî'nin büyük ve mübarekızdırabı onun da gönlüne girmiş, onu da yakmış ve ağlatmıştır.

Şiirlerinden anlaşılacağı üzere "İlhamî" mahlasınıkullanmış ve bir "Divan" tertip etmiştir. Döneminin ünlü şâiri veMevlevi Dede'si Şeyh Galip'le bir hükümdar gibi değil iki şair, iki tarikatyoldaşı gibi dostluk kurmuş, edebî sohbetler yapmış, bu yakın dostluk ölümünekadar sürmüştür. Bu sanat ve anlayış arkadaşlığı o derece ileri gitmişti ki,Cevrî Dede'nin yazmış olduğu şiirlere şarkı formunda besteler yapmıştır.

Mûsikîşinaslığı:

Sultan III. Selim'in  Topkapı Sarayı'nda sürdüğü yirmisenelik tac ve taht saltanatının yanı sıra, çocukluğundan beri bütün içiyle,ruhu ile bağlandığı bir de mûsikî saltanatı vardır. Sûzidilârâ fasıl veâyininin bestekârı eski edebiyatımızın Şeyh Galipleri, Esrar Dede'leri ileçağdaş bir şairi, Mevlânâ dergâhının yumuşak gönüllü bir dervişi olan bu  içli,hisli insan, şehid edilinceye kadar yaşadığı günleri, seneleri, Sadullah Ağa,Ârif Mehmed Ağa, Tanbûri İzak, Abdülhalim Ağa, Hamami-zâde İsmail Dede gibi büyükustalarla geçirdi. Bu ustalar ses âlemine ibdâkâr  kabiliyetleri ile yeni yenişaheserler kazandırıyorlardı. III. Selim, devrinin bu güzide sanatkârlarınıdavet eder, gece gündüz bunlarla vakid geçirirdi.

Mûsikîye genç yaşında başlamış ve bu güzel sanatla en ziyade şehzâdeliğizamanında meşgul olmuştur. Tahta çıkınca saltanat gaileleri, hükümet işleri,yenilik teşebbüsleri onun bu meşguliyetine az çok mâni olmuşşsa da , vakidbuldukça yine yeni yeni besteler vücûde getirmekten geri kalmamış ve kendisinindoya doya uğraşamadığı bu güzel sanat müntesiblerini dâima teşvik ve himayeetmiştir.

III. Selim'in mûsikî hocaları Kırımlı Ahmed Kâmil Efendi ve Tanbûri Ortaköylüİzak'tır. Ahmed Kâmil Efendi'den  usûl ve eser meşk etmiştir. İzak ise tanburhocası idi. Bilhassa peşrev ve saz semaileriyle o devrin ünlü bestekârlarındanbiri olan İzak'a karşı padişahın fevkalâde hürmet ve teveccühü vardı. Yanınageldiği zaman ayağa kalktığı söylenir. Bürgün huzurda icra edilecek KümeFaslı'na geç kalan İzak'ı, harem ağaları içeri bırakmamışlar ve birazincitmişler. Perde arkasından bu hali gören padişahın fena halde canı sıkılmışve köleye, -Senin gibi binlerce köle bulurum;ama İzak gibi bir üstadbulamam-diye adamakıllı haşlamış. Böylece, padişahın da iyi bir mûsikîşinasolması ve bu sanatı, sanatkârları himaye ve teşvik etmesi sayesindedir ki budevirde mûsikîmiz en feyizli, en verimli, en mükemmel bir merhaleye erişmişti.

Onun sanatla ve sanatkârlarla başbaşa  geçirdiği zamanlar,hükümdar ve hükümdarlık otoritesinden ne kadar uzaklaştığını, sanatın ne kadarsamimi ve hararetli bir müntesibi olduğunu şu fıkra bize anlatır:

. . .III. Selim bestelediği eserlerin tenkide şayan olup olmadığını öğrenmekten pekziyade memnun olurmuş. Düşünülecek olursa mutlakiyetin ve istibdadın hükümsürdüğü o devirlerde, hükümdar olan bir adamın eserlerinin bendeleri tarafındanneşredilmesini istemesinden tabîi bir şey olamaz. Halbuki III. Selim katiyyenböyle düşünmez, eserleri okundukça etrafındaki mûsikîşinasların bîtaraf olarakmütala ve tenkidlerini bekler, hattâ bu hususta dalkavukluğa pek sıkılırmış.Padişak, Şevk-u Tarab makamında ve zencir usûlündeki beste'sinin zeminkısmında, hânelerin fahte usûlü ile nihayetinde asma bir karar verdikten sonra,çenber usûlü ile yeni bir melodik devreye başlamıştı. Bu durum ise zencirusûlünün kaidelerine  hatırı sayılır derede aykırı idi. Her zaman olduğu gibihuzurda sual sorulunca, bu aykırılık ve yanlışlık için ne cevap vereceklerinidüşünen mûsikîşinaslar, bir türlü hatâyı işaret etmeye kendilerinde cesaretbulamazlar. Nihayet o gece Şevk-ü Tarab faslının terennümü irâde edilir.Hanende ve sazendeler pür heyecan fasıla başlarlar. Beste okunur okunmaz, III.Selim durmalarını işaret eder. Zaten beklenmekte olan sual sorulur.

Birdakika evvel ney, tanbur, keman ve hanendelerin sesleri ile inleyen salonuderin bir sessizlik kaplar, herkes göz ucu ile birbirlerine bakmayabaşlar;kimse ağzını açmaya cesaret edemez. Nihayet padişahın ısrarı karşısındavardakosta Ahmed Ağa söze başlar ve Beste'nin usûl ile ilgili kusurunu açıkçaanlatır. Buna karşılık III. Selim:

".. . -Doğrusu ben de farkındayım;lâkin nağmelerin başka bir şekle ifrağı mümkünolmamıştı. Yoksa usûl ve kaideye aykırı olduğu malûmdur. Bununla beraberihtarınız mucibi memnuniyet olmuştur;ne ise devam ediniz, der. . . "

Onun ayrıca yeni yeni birleşik makamlar meydana getirmiş olması hassasiyetinin,zevkinin ve nihayet mûsikî bilgisinin enginliğine delâlet eder. Asırlardan beriişlene işlene en güzel eserlerin bestelendiği belli başlı makamlardan başkaIsfahanek-i cedid, Hicazeyn, Şevk-i dil, Arazbar-bûselik, Hüseyni-zemzeme,Rast-ı cedid, Pesendide, Neva-kürdi, Gerdaniye-kürdi, Sûzidilârâ, Şevkefzâmakamları onun meydana getirdiği birleşik makamlardır.

Bumakamlardan muhtelif şekillerde eserler vücûde getirmiştir. Şarkı formundakieserleri de ses sanatının her bakımından en veciz, en orijinal örnekleridir.Sûzidilârâ peşrevi ve bu makamdan iki beste, ağır ve yürük semâiler klâsikmûsikîmizin en güzel bir takımını teşkil eder.

Sultan III. Selim, küme fasıllarını genellikle annesi için yaptırdığı, SultanAziz döneminde tren yolunun yapılışı sırasında yıktırılan "SerdarKasrı"nda icrâ ettirirdi.

Mûsikîmizde notanın ne büyük eksiklik olduğunu yakından hisseden bu hükümdar,bu yolda da çok çaba sarfetmiştir. Türk Mûsikîsi'nin bilimsel yönünüinceleyenlerle özellikle yakından ilgilenmiş, din ve milliyet göz etmeksizinherkesten yararlanmanın yollarını aramıştır. Bir yandan HamparsumLimonciyan'dan bir nota bulmasını isterken, diğer yandan çağdaşı olan Ali NutkîDede ile Nasır Abdülbaki Dede'lerle dostluk kurmuş ve onlardan bu konuda yardımistemiş, teşvik ve iltifatlarını esirgememiştir. Bu sayede"HamparsumNotası"bulunarak pek çok değerli mûsikî eserimiz unutulmaktan kurtulmuş;NasırAbdülbaki Dede'de büyükbabası Nayî Osman Dede'nin bulduğu notayı geliştirmiş vepadişahın sûzidilârâ peşrevi ile daha bazı eserleri notaya alarak kendisinesunmuştur.

Tanbûri ve neyzen olan Sultan III. Selim aynı zamanda Mevlevi idi. Bu alçakgönüllü şahâne derviş, Galata Mevlevihânesi "Defter-i Dervişanı"na "Selim Dede"diye imza atmıştı. Bütün hayatı boyunca bu ilim ve sanatyuvasını korumuş, her türlü yardımı  esirgememiştir. Mevlevi dergâhlarındanyetişmiş olan sanatkârların sanat yolunda ilerlemesi için her imkânı sağladığıgibi, bizzat kendisi de bu sanata istidadı olduğunu gördüğü ya da duyduğukimseleri mûsikîmize kazandırmıştır. Başta Hamami-zâde İsmail Dede, BasmacıAbdi Efendi, Suyolcu-zâde Salih Efendi, Dellâl-zâde ismail Efendi olmak üzeredaha pek çok sanatkâr sayılabilir.

Batı Mûsikîsi'ne de kayıtsız kalmamış, fırsat buldukça bu mûsikîyi de tanımayaçalışmıştır. Tarihi kaynaklar onun, 1793 yılında Sadabâd dönüşü TopkapıSarayı'ndaki Şevkiyye köşkünde hazırlanmış olan "Frenk Rakkasları"nı,1797'de de "Opera Heyeti"ne temsiller verdirterek izlediğinibelirtiyor.

Eserleri:

Dinîmûsikîmize ait âyin, durak, na't, ilâhi formundaki eserlerinden başka, din dışımûsikîmizin en büyük formu olan Kâr'dan başlayarak beste, semâi, şarkı,köçekçe, peşrev, saz semâisi olarak altmış dört  eseri biliniyor. Bazı ünlübestekârlarla ortak fasıllar bestelemiştir. En çok kendi buluşu olan sûzidilârâmakamını kullanmıştır. Bestelemiş olduğu Mevlevî Âyini de bu makamdandır.Unutulan eserleri de vardır. Elimize bulunan eserlerinin on yedisi sazeseridir.

Mûsikîmizebüyük hizmetleri geçmiş bu değerli insanı saygıyla ve rahmetle anıyoruz. . .

Hazırlayan:TâhirAYDOĞDU

Kaynak:TürkMûsikîsi Tarihi. . . . . . . Dr. Nazmi ÖZALP

 

Sultan 3.Selim'in Eserleri

Makam

Form

Eserin Adı

Usûl

Acem Aşiran

Şarkı

Dinle sözüm ey dil–ruba

Aksak

Arazbar

Şarkı

Oldu gönül sana mail

Ağır Aksak Semai

Bûselik

Şarkı

Bir pür–cefa hoş dilberdir

Aksak

Büzürg

Beste

Aşkınla havalandım bilaneliğim gel de gör

Hafif

Evcara

Beste

Mevc–ı atlas–ı felekte bu havadan geçtim

Muhammes

Hüzzam

Köçekçe

Bir gonca–ı nevres–fidan

Aksak

Hüzzam

Şarkı

Gönül verdim bir civane

Aksak

Mahur

Tavşanca

Ne ararsam sende mevcut

Sofyan

Mahur

Şarkı

Sen şeh–ı hüsn–ı bahasın

Ağır Aksak Semai

Mahur

Beste

Teşrif–ı kudümün gözetir şevk ile canım

 

Mahur

Şarkı

Gel açıl gonca–dehen zevk edecek günlerdir

Şark–ı Devr–i Revani

Muhayyer–Sünbüle

Şarkı

Bir yosma şuh–ı dil–ruba

Ağır Düyek

Muhayyer–Sünbüle

Ağır Semai

Dem o demlerdi ki edip hemdem–ı ülfet beni

Sengin Semai

Muhayyer–Sünbüle

Şarkı

Ey gonca–i nazik–tenim

Düyek

Nevâ–Bûselik

Şarkı

Çünki ey şuh–ı fedayi

Düyek

Nihavend

Şarkı

Olmasın mı mübtelası serseri

Ağır Aksak

Nihâvend–i Kebîr

Şarkı

Gel azm edelim bu gece Göksu'ya beraber

Ağır Aksak Semai

Pesendîde

Beste

Her ne dem sakıy elinden sagar–ı işret gelir

Çenber

Pesendîde

Yürük Semai

Yine gül safaya mecbur ne esir–ı dil–rübadır

Yürük Semai

Pesendîde

Ağır Semai

Ziver–ı sine edip ruh–ı revanım diyerek

Ağır Aksak Semai

Rast

İlahi

Andelib olmak dilersen ol güle

Nim Evsat

Rast–ı Cedîd

Beste

Çeksem o şuhu sineye hulyalarım gibi

Hafif

Saba

Şarkı

Bu dil üftade ol kakül–ı yare

Düyek

Suz–i Dilara

Şarkı

Gülşende yine meclis–ı rindane donansın

Curcuna

Suz–i Dilara

Şarkı

Nihal–ı kaametin bir gül–fidandır

Aksak

Suz–i Dilara

Yürük Semai

Ab–u tab ile bu şeb haneme canan geliyor

Yürük Semai

Suz–i Dilara

Beste

Çin–i giysusuna zencir–i teselsül dediler

Hafif

Suz–i Dilara

Ağır Semai

A gönül cur–a mıyız kar–ı penah eyleyelim

Ağır Aksak Semai

Suz–i Dilara

Beste

Kenan–ı aşkını çekmek o şuhun hayli müşkil

Darbeyn

Suz–i Dilara

Ayin

Dilberi vü bidili esrarı mast

Değişmeli

Şehnaz

Şarkı

Bir nevcivana dil mübteladır

Aksak

Şehnaz–Buselik

Şarkı

Bugün bi–aman gördüm

 

Şevk–Efza

Şarkı

Ey serv–ı gülzar–ı vefa niçin ettin bize cefa

Aksak

Şevk–i Dil

Ağır Semai

Aman aman yetişir bu edaların canım

Aksak Semai

Şevk–i Dil

Yürük Semai

Nive bir yakılayım tab–ı ruhun mehveşine

Yürük Semai

Şevk–u Tarab

Kâr

Der sipihr–ı sine–em dağ–ı muhabbet kevkebe

Ağır Hafif

Şevk–u Tarab

Durak

Girandır çeşm–ı dilde hab–ı gaflet ya Resulall

Durak Evferi

Şevk–u Tarab

Yürük Semai

Gönlüm yine bir gonca–ı nazik–tene düştü

Yürük Semai

Şevk–u Tarab

Şarkı

Kapıldım bir nev–civana

Aksak

Şevk–u Tarab

Ağır Semai

Lal–ı can–bahşını sun bezmde ey şuh emelim

Aksak Semai

Şevk–u Tarab

Beste

Perçem–ı gül–puşunun yadıyle feryad eylerim

Zencir

Tahir–Buselik

Şarkı

Güzel gel meclise tenha

Aksak

Zavil

Beste

O gülden nazik endamım dayanmaz nale vü

Muhammes

Zavil

Beste

Bezm–ı alemde meserret bana canan iledir

Ağır Çenber

Zavil

Yürük Semai

Olmuş nişan–ı tir–ı muhabbet cuvan iken

Yürük Semai

Aram–ı Can

Peşrev

Aram–ı Can Peşrev

Devr–i Kebir

Aram–ı Can

Saz Semai

Aram–ı Can Saz Semaisi

Yürük Semai

Arazbar

Peşrev

Arazbar Peşrev

Ağır Düyek

Arazbar

Saz Semai

Arazbar Saz Semaisi

Aksak Semai

Büzürg

Saz Semai

Büzürg Saz Semaisi

Aksak Semai

Büzürg

Peşrev

Büzürg Peşrev

Çenber

Dil–Nevaz

Saz Semai

Dil–Nevaz Saz Semaisi

Aksak Semai

Dil–Nevaz

Peşrev

Dil–Nevaz Peşrev

Fahte

Evc

Saz Semai

Evc Saz Semaisi

Aksak Semai

Evc

Peşrev

Evc Peşrev

Düyek

Evc–Bûselik

Saz Semai

Evc–Buselik Saz Semaisi

Aksak Semai

Evc–Bûselik

Peşrev

Evc–Buselik Peşrev

Devr–i Kebir

Evc–Kürdi

Saz Semai

Evc–Kürdi Saz Semaisi

Aksak Semai

Evc–Kürdi

Peşrev

Evc–Kürdi Peşrev

Çifte Düyek

Hicaz

Saz Semai

Hicaz Saz Semaisi

Aksak Semai

Hicaz

Peşrev

Hicaz Peşrev

Devr–i Kebir

Hicaz–ı Rumi

Saz Semai

Hicaz–ı Rumi Saz Semaisi

Aksak Semai

Hicaz–ı Rumi

Peşrev

Hicaz–ı Rumi Peşrev

Devr–i Kebir

Hicaz–Zemzeme

Saz Semai

Hicaz–Zemzeme Saz Semaisi

Yürük Semai

Hisâr Vech–i Şehna

Saz Semai

Hisar Vech–i Şehnaz Saz Semaisi

Aksak Semai

Hisâr Vech–i Şehna

Peşrev

Hisar Vech–i Şehnaz Peşrev

Fahte

Hüseyni

Saz Semai

Hüseyni Saz Semaisi

Aksak Semai

Hüseyni

Peşrev

Hüseyni Peşrev

Devr–i Kebir

Isfahanek

Peşrev

Isfahanek Peşrev

Ağır Düyek

Isfahanek

Saz Semai

Isfahanek Saz Semaisi

Aksak Semai

Muhayyer–Sünbüle

Peşrev

Muhayyer–Sünbüle Peşrev

Ağır Düyek

Muhayyer–Sünbüle

Saz Semai

Muhayyer–Sünbüle Saz Semaisi

Aksak Semai

Nevâ–Bûselik

Saz Semai

Neva–Buselik Saz Semaisi

Aksak Semai

Nevâ–Kürdî

Saz Semai

Neva–Kürdi Saz Semaisi

Aksak Semai

Nevâ

Peşrev

Neva Peşrev

Fahte

Nevâ–Bûselik

Peşrev

Neva–Buselik Peşrev

Darbeyn

Nihavend

Saz Semai

Nihavend Saz Semaisi

Aksak Semai

Nihavend

Peşrev

Nihavend Peşrev

Çenber

Pesendîde

Saz Semai

Pesendide Saz Semaisi

Aksak Semai

Pesendîde

Peşrev

Pesendide Peşrev

Hafif

Rast

Saz Semai

Rast Saz Semaisi

Aksak Semai

Rast

Saz Semai

Rast Saz Semaisi

Aksak Semai

Rast

Peşrev

Rast Peşrev

Çenber

Rast

Peşrev

Rast Peşrev

Düyek

Rast

Peşrev

Rast Peşrev

Hâvî

Rast–ı Sultani

Saz Semai

Rast–ı Sultani Saz Semaisi

Aksak Semai

Rast–ı Sultani

Peşrev

Rast–ı Sultani Peşrev

Çifte Düyek

Rehâvi

Saz Semai

Rehavi Saz Semaisi

Aksak Semai

Rehâvi

Peşrev

Rehavi Peşrev

Düyek

Saba

Saz Semai

Saba Saz Semaisi

Aksak Semai

Saba–Aşiran

Saz Semai

Saba–Aşiran Saz Semaisi

Aksak Semai

Saba–Aşiran

Peşrev

Saba–Aşiran Peşrev

Fahte

Sipihr

Saz Semai

Sipihr Saz Semaisi

Aksak Semai

Suz–i Dil

Saz Semai

Suz–i Dil Saz Semaisi

Aksak Semai

Suz–i Dil

Peşrev

Suz–i Dil Peşrev

Hafif

Suz–i Dilara

Peşrev

Suz–i Dilara Peşrev

Ağır Düyek

Suz–i Dilara

Saz Semai

Suz–i Dilara Saz Semaisi

Aksak Semai

Suz–i Dilara

Peşrev

Suz–i Dilara Peşrev

Devr–i Kebir

Şevk–u Tarab

Saz Semai

Şevk–u Tarab Saz Semaisi

Aksak Semai

Şevk–u Tarab

Peşrev

Şevk–u Tarab Peşrev

Devr–i Kebir

Şevk–u Tarab

Peşrev

Şevk–u Tarab Peşrev

Hafif

Tarz–ı Cihan

Saz Semai

Tarz–ı Cihan Saz Semaisi

Aksak Semai

Tarz–ı Cihan

Peşrev

Tarz–ı Cihan Peşrev

Düyek

Uşşak

Peşrev

Uşşak Peşrev

Devr–i Kebir



Etiketler:


İletişim Bilgileri

  • Adres: Erenköy Mah. Cüretkar Sk. No:9 - Selçuklu / Konya
  • Telefon: 0535 246 23 62
  • Fax:
  • Email: neyyapimi@hotmail.com

İletişim Bilgileri

  • Adres :

    Erenköy Mah. Cüretkar Sk. No:9 Selçuklu / Konya

  • Tel :

    0535 246 23 62

  • Fax :

  • E-mail :

    neyyapimi@hotmail.com

Ney Yapımı | Ney Konya | Ney Kursu | Ney Fiyatları | Ney Yapımı Videolar

© 2017. Ney Yapımı | Ney Konya | Ney Kursu | Ney Fiyatları | Ney Yapımı Videolar www.neyyapimi.net